Spor sırasında çocuğun dilini, yanağını ısırmasını ve dişlerin birbirine çarpmasını engellemek, dişlere gelen darbenin kuvvetini absorbe edebilmek için dişlik kullanılması önerilir.
Çocuğun dişi herhangi bir şekilde kırıldığı takdirde mümkün olan en kısa sürede diş hekimine gidilmelidir. Kırılan parçanın elde olması tedavi açısından faydalı olabilir çünkü kırığın şekli ve büyüklüğüne göre diş hekimi kırık parçayı tekrar yerine yerleştirmeyi tercih edebilir. Diş darbe sonucu yerinden çıkmışsa dişi doğru koşullarda muhafaza edip en geç 1saat içerisinde diş hekimine ulaştırmak gerekir. Bunun için diş çok yavaş akan suyun altında köküne el değdirmeden yıkandıktan sonra süt ya da serum içerisinde muhafaza edilerek diş hekimine götürülür. Süt veya serum yoksa tükürük de dişi saklamak için uygun bir ortamdır. Bunun için diş ya çocuğun ağzında yanakla dişler arasındaki çukurda ya da çocuğun tükürüğünü topladığı bardağın içinde muhafaza edilebilir. Her durumda en kısa sürede diş hekimine gitmek tedavinin başarısı açısından önemlidir.
Ortodontik bir problem gözükmese bile kontrol amacı ile 7-8 yaş civarında ilk muayene önerilmektedir. Erken yaşta yapılan bazı uygulamalar ileride büyük bir ortodontik problem oluşmasının önüne geçebilmektedir.
Diğer diş hekimliği tedavilerine göre süresi daha uzundur. Tedavinin zorluğuna göre değişmekle beraber ortalama bir ortodontik tedavi 12-24 ay arası sürebilir. Tedavinin uzunluğunu etkileyen en önemli faktörlerden bir tanesi hasta uyumudur.
Her ortodontik tedavi sonrası dişler tedavi öncesi pozisyonuna dönme eğilimimdedir. Bu süreçte dişlerin bozulmaması için retansiyon tedavisi adını verdiğimiz bir prosedür uygulamaktayız. Hastamız yeterli iş birliği gösterişe pekiştirme aygıtlarını kullanır ve kontroller gelirse oldukça kalıcı sonuçlar elde edilebilir.
Ortodontik tedavi devamlılık ve takip gerektiren bir süreçtir. Tedavi süresince yaklaşık 4-8 haftalık aralıklar ile kontrol randevularına gelinmesi gerekmektedir.
Hastanın ihtiyacı ve talebine göre kullanılan apareyler farklılık gösterebilir. Takıp çıkarılan hareketli aygıtlar özellikle erken ortodontik tedavilerde kullanılabilir. Sabit apareyler olarak adlandırılan metal ya da seramik braketler ve teller kullanılabilir. Ayrıca daha estetik çözüm arayan bireylerde şeffaf plaklar birçok problem için çözüm üretebilmektedir.
Ortodontik tedavi zor bir tedavi değildir. Ancak tedavin ilk birkaç günü kullanılan aygıtlara alışmak için biraz sabır gereklidir. Ayrıca uzun bir tedavi süreci olduğu için hasta iş birliğine mutlaka ihtiyaç vardır.
Kanal Tedavisi, halk arasında ‘diş siniri’ olarak bilinen, diş kökü içerisinde dişi besleyen dokunun hasarı ve iltihaplanması durumunda, ‘diş sinir’ dokusunun uzaklaştırılması, temizlenmesi ve ardından kök kanalının doldurulması işlemidir.
Kanal tedavisi en sık tedavi edilmemiş çürükler nedeniyle yapılmaktadır. Bunun dışında, travma sonucu diş sinirinin hasar görmesi durumunda ya da ilerlemiş dişeti hastalıkları varlığında gerek görülmektedir.
Kanal tedavisi hastanın dişi uyuşturularak yapılan bir tedavidir. Bu nedenle ağrılı bir işlem değildir. Bazı enfeksiyonlu dişlerde uyuşturma sorunu olabilmektedir. Bu durumda farklı teknikler yardımıyla diş uyuşturulabilmektedir.
Tedavi sonrasında ilk birkaç hafta, dişte özellikle çiğneme sırasında hafif bir ağrı ve hassasiyet olabilir.
Kanal tedavisi dişin durumuna göre bir veya birkaç seansta yapılabilir. Komplike olmayan tedaviler tek seansta tamamlanabilmektedir.
Kanal tedavisi görmüş dişlerin restorasyonu için, çürük alanın büyüklüğüne göre kompozit dolgu, seramik dolgu veya seramik kuron seçenekleri mevcuttur.
Tedavinin ilk aşamasında dişler üzerinde birikmiş ve hastalığa yol açan eklentilerin ve diş taşlarının özel aletlerle profesyonel olarak uzaklaştırılır ve ağız bakım alışkanlıklarının iyileştirilmesi için bireye özel ağız bakım eğitimi verilir. Basit dişeti iltihabında (gingivitis) bu tedavi tek başına yeterli olabilmektedir. Daha şiddetli enfeksiyonlarda, iltihaplı, büyümüş veya çekilmiş diş etlerini, diş-diş eti arasında kemik erimesinde bağlı oluşan ‘cep’ denilen boşlukları ve kemik erimelerini tedavi etmek için lokal anestezi altında yapılan ve eğer gerekliyse kemik grefleri ve membranlar gibi yardımcı biyomateryallerin veya hastanın kendisinden alınan kan ve dokuların kullanıldığı periodontal cerrahi işlemler uygulanır. Tüm bu uygulamalar sonrasında hastalar dişeti sağlıklarının desteklemesi için belirli aralıklarla kontrol edilir. Periodontal tedavide sık kontroller tedavinin devamlılığının bir parçasıdır.
Diş yüzeylerinde biriken mikrobiyal dental plak adı verilen yumuşak bakteri tabakası, rutin ağız bakım uygulamaları ile temizlenemediğinde hastalık yapan bakteri türleri çoğalırlar. Bu bakteriler ve bakterilerin ürettikleri birtakım maddeler diş etlerinde iltihaplanmaya ve dişlerin etrafını çevreleyen çene kemiğinin erimesine neden olurlar. Mikrobiyal dental plak uzaklaştırılmadığında sertleşerek diş taşına dönüşür ve diş taşı pürüzlü bir yapıya sahip olduğundan daha çok plak birikmesine neden olarak diş eti hastalığının ilerlemesini hızlandırır. Benzer şekilde uygun yapılmamış protezler, temizlenemeyen ortodontik apareyler, çürükleri tedavi edilmemiş dişler, kırık dişler/protezler, taşkın ya da eksik dolgular da mikrobiyal dental plağın birikimini kolaylaştırdığından dişeti hastalıklarına zemin hazırlarlar. Öte yandan sigara kullanımı, diyabet gibi hastalıklar ve genetik faktörler diş eti hastalığının oluşma riskini artıran faktörlerdir.
Diş eti hastalıkları büyük ölçüde ağrıya sebebiyet vermezler. Bu sebeple bireylerin bir şikayeti olmasa dahi diş hekimi kontrollerini aksatmamaları önerilmektedir. Diş eti hastalıkları, diş eti iltihabı ile başlar (gingivitis) ve tedavi edilmediği takdirde çene kemiklerinin eridiği, dişlerin sallanarak kaybedildiği şiddetli enfeksiyonlara (periodontitis) kadar ilerleyebilir. Diş eti hastalıklarının ilk belirtisi diş eti kanaması olup diş etlerinde büyüme, kızarıklık, çekilme gözlenebilir. Ancak yoğun sigara kullanımı olan bireylerde ileri diş eti hastalığı mevcut olsa dahi kanama gözlenmeyebilir. Dişeti iltihabının ilerlemesine bağlı olarak dişlerin boylarında uzama, ağız kokusu, dişlerde yer değiştirme, dişlerin aralarında açılma ve sonuç olarak diş kaybı meydana gelebilir. Diş eti hastalığının en önemli ve ilk fark edilen belirtilerinden olan diş eti kanaması görüldüğü zaman mutlaka hekime başvurulmalıdır.
Sağlıklı diş etleri kendiliğinden ya da fırçalama/ diş ipi kullanımı sırasında kanamanın olmadığı, açık pembe renkli, sıkı kıvamlı, şiş olmayan, diş yüzeyinde bıçak sırtı gibi incelerek sonlanan bir görünüme sahiptir.
Diş eti hastalıkları büyük ölçüde ağrıya sebebiyet vermezler. Bu sebeple bireylerin bir şikayeti olmasa dahi diş hekimi kontrollerini aksatmamaları önerilmektedir. Diş eti hastalıkları, diş eti iltihabı ile başlar (gingivitis) ve tedavi edilmediği takdirde çene kemiklerinin eridiği, dişlerin sallanarak kaybedildiği şiddetli enfeksiyonlara (periodontitis) kadar ilerleyebilir. Diş eti hastalıklarının ilk belirtisi diş eti kanaması olup diş etlerinde büyüme, kızarıklık, çekilme gözlenebilir. Ancak yoğun sigara kullanımı olan bireylerde ileri diş eti hastalığı mevcut olsa dahi kanama gözlenmeyebilir. Dişeti iltihabının ilerlemesine bağlı olarak dişlerin boylarında uzama, ağız kokusu, dişlerde yer değiştirme, dişlerin aralarında açılma ve sonuç olarak diş kaybı meydana gelebilir. Diş eti hastalığının en önemli ve ilk fark edilen belirtilerinden olan diş eti kanaması görüldüğü zaman mutlaka hekime başvurulmalıdır.
Sağlıklı diş etleri kendiliğinden ya da fırçalama/ diş ipi kullanımı sırasında kanamanın olmadığı, açık pembe renkli, sıkı kıvamlı, şiş olmayan, diş yüzeyinde bıçak sırtı gibi incelerek sonlanan bir görünüme sahiptir.